(Bu yazımı; değerli bilim insanı Bülent Kerim Altay’a ve  insanlığa ışık tutan bilim insanlarına ithaf ediyorum.)
1984-87 yılları arasında ODTÜ’den bir hocamız ile bir projede araştırma görevlisi olarak çalıştım. Proje çok heyecan vericiydi. Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde TABOM adlı bölümde çalışıyorduk. Hocamızın adı; Bülent Kerim Altay’dı. O,  ölümüne çalışıyor, ben ise;O’nun  belirlediği program dahilinde gerekli koordinasyonu kuruyor, Türkiye’nin dört bir yanından hastalar ile bağlantıya geçiyor, hastaları zaman zaman kontrole çağırıyordum. Koordinasyon ekibinde, bir kalp cerrahlarımız; Yaman Zorlutuna ve ekibi, Bülent Kerim Altay hocamız -TÜBİTAK Elektronik Teknoloji Bölüm Başkanıydı- ve ben vardım. Onlarla çalışmak çok güzeldi. Pırıl pırıl insanlar ve her zaman saygılı,  eğitici olan yanları; hayatıma damgasını vurdu diyebilirim.
Benim işim; hastalardan kalp sinyallerini alıp, analog bir converter aracılığı ile bilgisayara aktarmak ve kontrol zamanı gelen hastaların takibiydi. Asıl iş Bülent hocamdaydı; yürüttüğümüz projenin yanı sıra; O,  bir de   yapay kalp kapağı üretmeye çalışıyordu, inceden inceye ama büyük işler yapıyordu. O yıllarda,  o kalp kapağının üretildiğini düşünsenize! Hem de Türkiye’de bir bilim adamı tarafından üretildiğini!  Dünya’ya bilim ile meydan okuyacaktık. Hayallerimiz vardı…
Kalp sinyallerini alarak bilgisayarda incelemeler yaptığımız diğer iş ise; çok daha büyüktü. Bugün bile önce anjiyo oluyor hastalar, eğer anjiyo sırasında;  kalp damarlarındaki tıkanıklık görülmüş ise; ya balon anjiyo, ya sten takılmasına, ya da by-pass ameliyatına karar veriliyor… İşi uzmanları daha iyi bilir, fakat bizim o yıllarda Bülent hocamız ile üzerinde çalıştığımız proje tamamlanabilseydi; anjiyoya gerek kalmayacak, hastadan alınan kalp sinyalleri ile; damardaki tıkanıklık oranı belirlenebilecekti… Bu proje hayatım boyunca; beni düşündüren, “Ah be niye tamamlanamadı ki?” sorusunu sık sık sorduran bir projeydi. Proje tamamlanamadı… Ondan sonra yerine gelen matematik mühendisi biri vardı, adı bile aklıma gelmiyor… Proje bitmişti… Bülent hocam projeden ayrılınca, ben de çalışma şevkimi kaybetmiş,  bu yeni matematikçiye işi öğretirken, bir de O’nun egosuyla uğraşmaktan yorulmuş ve 1987 yılında  o çok severek çalıştığım işimden  ayrılmak zorunda kalmıştım.


Bülent Hocam hiç evlenmemiş, kendini bilime adamışgüzel  bir insandı… Ben  1987 yılında evlenmiştim, o gün  sanırım hocamı son kez görmüştüm… O çok yoğun çalışmalarına devam ediyordu, ben ise; hayata atılmaya çalışıyordum… Hocam düğünüme gelmiş ve  karşılıklı oynamıştık. Hayalimde hep o anki hali var, gülerek, kahkaha atarak oynamıştı benimle… “Kız sen büyüdün de evlendin mi?” diye bir de takılıp durmuştu bana… Öyle mütevazi,  öyle efendi bir insandı ki, bugün kendisini büyük bir özlem ve saygıyla anıyorum… Bülent hocam; 1989 yılı 13 Kasım Pazartesi günü, bir görevle Adana’ya gitmiş,  trafik kazası geçirmiş ve maalesef  aramızdan ayrılmıştı… Maltepe Camii’ndeki cenaze törenine gidip, hıçkırıklarıma engel olamadığımı hatırlıyorum. Katılan binlerce öğrencinin saygı duruşunda gözyaşlarının sel olup aktığını hatırlıyorum… ODTÜ Elektrik-Elektronik bölümü sonrasında, her yıl; hocamın vefat ettiği gün; başarılı öğrencilerine “Doç. Dr. Bülent Kerim Altay Ödülü” veriyor… hocamın adının verildiği bir öğrenci salonu da onun ismiyle eğitime devam ediyor…
Hortlayan irtica ve yıllar sonra gelinen noktaya bakıyorum, irticacılar bu yüzden ODTÜ ile uğraşıyor işte… Yıllar sonra Aselsan Mühendislerinin şüpheli intiharları, bana bu trafik kazasını hatırlattı hep. O yıllarda kaza sandığımız bu olay, kaza mıydı gerçekten? Bilemiyorum.  Düşünüyorum; anjiyo için satılan kateterler tüm dünyadan kalkacaktı, kateter kartelleri Bülent Hocanın projesiyle yok olacaktı. Belki de kazaydı, belki de değildi bilemiyorum?  Belli ki; ilahi planda kartellerin yaşaması vardı…Benim paranoyalarım olabilir, kimseyi suçlamıyorum… Fakat;içimde hep bir umut, birisi bu projeyi ele alsa da sonuçlandırsa diye…
Bugün niye Bülent Hocam aklıma geldi?  “Türk biliminden "böbrek yetmezliği yapan gen" keşfi!” başlıklı bir haber okuyorum. “Hacettepe Üniversitesi (HÜ) öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Özaltın ve ekibi, çocuklarda son dönem böbrek yetmezliğine neden olan "PTPRO" isimli yeni bir gen keşfetti.” diyor haber, üstelik ilaçla tedavi edilebilen hastalar… ve işte o an bu yazı dökülüyor kalemimden… Fatih Özaltın’ın bana Bülent hocamı çağrıştırması ne iyi oldu… İnsanlık için onurlu çalışmalara imza atan, bilim insanı Fatih Özaltın ve ekibini kutluyorum umarım çalışmalarına devam edebilirler…
Dün Bülent Kerim Altay… Bugün Fatih Özaltın  dünyaya bilimle kafa tutuyor… Gereksiz yaratıkların;  insanı ve insanlığı öldürmek için savaşları pompaladığı, savaş silahları ürettiği bu dünyada Allah sizleri korusun Fatih Özaltın ve ekibi… 
Seray DEREN- Hür Kalem