“Bir deli olarak kuyuya taşı ben attım...Ağabeyim ve ablam kredi çektiler, ben arabamı sattım, filmin uygulayıcı yapımcısı olan Fatih Arzum da düğünlerinde takılan altınlarını bozdurdu :)  Filmin yapımı için dışarıdan pek para bulamadık…Sinemanın tür tür sınıflandırılması gibi sinema seyircisinin festivalci-gişeci diye ayrılmasını da gereksiz ve çok saçma buluyorum”
Bu film başka bir film… “İçinden buram buram emek akan“ Ağır bir  sosyal sorumluluk içeren bir film… Biz de filmin yönetmeni Mustafa Haktanır  ile röportaj yapmayı sosyal bir  sorumluluk  olarak gördük… İzlenmesini tavsiye ediyor sohbete başlıyoruz…

FİLMİN FRAGMANINI İZLEMEK İÇİN:

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=180259782362581&id=100011356823231

Seray Deren: Merhaba sizi tanıyabilir miyiz?
Mustafa Haktanır: Merhabalar. Balıkesir’de dünyaya gelmiş,  doğulu bir ailenin çocuğuyum. İlk ve orta öğrenimimi Balıkesir’de  tamamlayıp, Bursa Uludağ Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nü bitirdim. 26 yaşından sonra da İstanbul’da  özel bir öğretim kurumunda sinema eğitimi alıp sinema ve dizi sektöründe yaklaşık 7 yıl kamera arkasında reji asistanlığı yaptım. Son 3 yıldır da senaryosunu yazdığım ve yönetmenliğini yaptığım  ilk filmim olan 91.1 ile uğraşıyorum.
Seray Deren: “91.1” senaryo fikri nasıl oluştu biraz bahsedebilir misiniz? Böyle bir projeye soyunmak nasıl bir duygu? Sizi motive eden neydi?
Mustafa Haktanır: 91.1 gerçek bir hikayeden esinlenerek yazdığım bir proje. Şu an Balıkesir Engelli Basketbol Takımı’nın kaptanlığını yapan yakın arkadaşım Alper Şentürk’ün bir donem yaşadığı gerçek olayların, kafamdaki kurguyla birleşmesiyle oluşturulmuş bir senaryo. 91.1'in senaryo fikri  Alper’in vücudunda oluşan bir takım yaralardan dolayı,  geçirdiği cerrahi bir  operasyon sonrası kendisine 3 günlük refakatçilik  etmem sonrasında oluştu. Alper'in, yaşadığı hepimiz için çok dramatik sayılabilecek olaylar karşısındaki pozitif tutumu ve gösterdiği direnç  bende hayatı film olması gereken insanı buldum hissi uyandırdı. Tabi ki ilk film çekmenin ne kadar zor bir şey olduğunu az çok tahmin ediyordum ama bu işe soyunduktan sonra ilk filmin sadece zor olmadığını imkansıza yakın bir süreç olduğunu yaşayarak öğrendim.  Alper’in kazadan sonraki hayata dönüş  hikayesindeki zorlukların benzerlerini filmi gerçekleştirme aşamasında biz de yaşadık. Tabi ki Alper'in yaşadığı süreçle filmin çekim sürecini bir tutmuyorum ama az da olsa benzer çileler çektik. Ve açıkçası karşılaştığımız bu engeller beni daha da motive etti. Alper bütün başına gelenlerin üstesinden içindeki inanç ve umutla geldiyse onun hikayesini sinemaya uyarlayan bir yönetmen de her neyle karşılaşırsa karşılaşsın her şeyin üstesinden gelmeliydi.
 
Seray Deren: Bir röportajınızda “Bu filmin sosyal sorumluluk projesi olduğunu ve rahatsızlık veren bir farkındalık filmi olduğunu” söylemiştiniz. Tam olarak  vermek istediği asıl mesaj nedir?  Hedef kitleniz nedir?
Mustafa Haktanır: Bu film dramatik bir olayı daha da ajite etmek ya da efsaneleştirmek için yazılmadı ve çekilmedi. Bu filmi yaparkenki amacım hepimizin her an başına gelme ihtimali olan bir durumu ve bu durumun getirdiği bazı zor anları seyirciye bire bir gerçeklik duygusuyla göstermek, seyirciyi rahatsız etmek ve bir iki saatliğine de olsa olayın içine sokmak ve düşündürebilmekti. Filmin hikayesi Alper'in bire bir gerçek hikayesi değil. içinde kurgu da var. Hedef kitlem gişe ya da festival seyircisi diye ayırmaksızın sinemayı seven her seyirci. Sinemanın tür tür sınıflandırılması gibi sinema seyircisinin festivalci-gişeci diye ayrılmasını da gereksiz ve çok saçma buluyorum. Film filmdir.
Seray Deren:  Geçen yıl filmin çekimlerinin Temmuz ayında yapıldığını hatırlıyorum, neden gecikti bu proje?
Mustafa Haktanır: Proje gecikti çünkü zaten çok az olan paramız bitti:)
Seray Deren:Para en büyük engel sanırım… Engellilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmak isterken, karşınıza çıkan engelleri nasıl aştınız?   Filmin çekilmesi aşamasında karşılaştığınız zorluklardan bahsedelim mi biraz? Maddi destek almadınız mı?
Mustafa Haktanır: Bu filmin çekim sürecinde karşılaştığımız engelleri aşma biçimimizle ilgili ilerde kara-komedi tarzında bir film yapmayı düşünüyorum. O yüzden bu bazen komik bazen trajik çekim sürecimizi burada anlatmak istemiyorum. Kültür bakanlığında ilk elemeyi geçtik ama maalesef ödenek alamadık. Zaten filmin çekim sürecinin üç yaza yayılma sebebi de biraz bu. Ülkemizde bağımsız film yapmak isteyen bir sinemacı eğer babadan zengin değilse, devletten destek almak zorunda. Bakanlığın haricinde de sinemaya destek veren ne kadar kurum,  ne kadar fon varsa başvurduk. Hiçbirinden olumlu bir sonuç çıkmadı. Türkiye genelindeki engelli dernekleriyle birçok görüşme yaptık. Bizi yönlendirebilecekleri işadamları sinema sever zenginler olup olamayacağıyla ilgili, kendimiz kaynak yaratmakla ilgili çok değişik fazla akla gelmeyecek yollar da denedik ama hiçbirinden bir sonuç çıkmayınca öz kaynaklarımıza döndük:) Ağabeyim ve ablam kredi çektiler, ben arabamı sattım, filmin uygulayıcı yapımcısı olan Fatih Arzum da düğünlerinde takılan altınlarını bozdurdu :)  Filmin yapımı için dışarıdan pek para bulamadık ama benim Balıkesir’de kurmuş olduğum dostluklar ya da buna  “Biriktirdiğim insanlar” diyelim, onların  sayesinde filmi çektik. Başta Gülay Bayraktar, Okay Atalay ve Emre Eraslan olmak üzere;  burada isimlerini saysam sayfaların yetmeyeceği birçok insan bol miktarda manevi ve ellerinden geldiği kadar maddi destek verdiler ve arkamızda bir yapım firması olmadan bu filmi tamamladık. Ha tabi burada kamera arkasında bir çoğu gönüllü bir şekilde çalışan ekibimi ve neredeyse tamamı gönüllü yer alan oyuncularımı da unutmamak gerekiyor. Evet bir deli olarak kuyuya taşı ben attım ama yüze yakın insan da o taşın yerini bulması için el verdi. Bu süreçte bize çeşitli sözler verip tutmayan ve bizi çok zor durumda bırakanlar da oldu tabi.
 
Seray Deren: İyiler kazansın diyelim o halde… Sosyal Medya üzerinde paylaştığınız fotoğraflardan; küçüklüğünüzü canlandıran oyuncunun   size çok benzediğini görüyoruz.  Gerçek hikayeye çok benzer, bir film olacağına inanıyoruz, oyuncu seçiminde çok titiz davrandığınızı görebiliyoruz, oyuncu kadrosu hakkında da bize biraz bilgi verebilir misiniz?
 
Mustafa Haktanır: Film sadece Alper’in hikayesinden oluşmuyor. İki tane hikayesi daha var ve bunlardan biri de benim çocukken yaşamış olduğum bir hikaye. Bu yüzden karakterin adını hiç değiştirmedim görüntü olarak da çocukluğuma çok benzettiğim Erkin Can Tanışan'ı buldum. 91.1'in karşılaştığı engellerin yanında çok büyük bir şansı da olduğunu düşünüyorum. Her sinema filminin içinde çok fazla emek olduğunu biliyorum  ama 91.1 için bu durum biraz daha farklı. Başrol oyuncularının aynı zamanda set fotoğrafçılığı, ulaştırma, kostümleri taşıma ve daha bir çok işi de yapacak kadar gönülden yer aldığı, kamera arkası ekibinin hemen hemen hepsinin görev tanımlarının çok çok üzerine çıkarak;”Film için daha fazla ne yapabiliriz?” diye düşündüğü ve düşünmekle de kalmayıp yaptığı bir film. Gönüllü insanlardan oluşan yapım ekibinin para bulmak için çalmadıkları kapı bırakmadıkları,  içinden buram buram emek akan ve -inanın bana çok anlamlı bir emek bu- bir film 91.1…Elbette bir takım paralar harcadık ama eğer bu gönüllü güzel insanlar olmasaydı bu filmi çekmemiz imkansızdı. Kendi adıma ne yazdığım senaryoyla ne de bitmek üzere olan filmimle gurur duymuyorum. Tek gurur duyduğum şey, bu kadar güzel insanı bir araya toplayıp; hepsinin bu işe inanmasını sağlayabilmektir.
Oyuncu kadromuza gelince; Ali Barkın, Güneş Sayın, Hakan Kurtaş, Mustafa Uzunyılmaz, Derya Alabora, Sermet Yeşil, Osman Sonant, Hakan Bilgin, Sadi Celil Cengiz, Cem Cücenoğlu, Mert Aydın, Cihat Süvarioğlu, Ali Akdal, Erkin Can Tanışan, Burak Temiz, Serkan Şenalp, Uğur Karabulut, Fatih Özkan, Asil Büyüközçelik, Burcu Cavrar, Merve Er ve belki şu an ismini unuttuğum daha birçok iyi oyuncu filmimizde yer aldı. Cast seçimi o kadar uzun sürdü ki,  şu an filmin bitmiş olmasına inanabiliyorum ama castı tamamlamış olduğumuza hala şaşırıyorum :)
Seray Deren: Kamera arkasını ayrıca bir film yapmayı düşündüğünüzü söylediniz,  filmin kendisi kadar kamera arkası da bizleri heyecanlandırıyor, filmin devamı olacak mı?
Mustafa Haktanır: Biraz önce de bahsettim evet, çekim aşamasını bir gün film haline getirmek istiyorum. Fakat bu bir devam filmi olmayacak. bambaşka bir konuya sahip bir kara-komedi olacak ama belki 5 ya da 6. filmim olacak. Çünkü 91.1 beni gerçekten çok yordu. Birkaç yıl ara vermek istiyorum :)
Seray Deren: Özkaynakları biriktirmek gerek haklısınızJ  Umarız sinemanın gelişimi açısından devlet kanalıyla maddi destek alabileceğiniz güzel filmler yapabilirsiniz. Bizim kanalımızla filmi  izleyecek ve destek olmak isteyenlere   bir mesajınız var mı?  
Mustafa Haktanır:  Tabi ki bir filme çok emek verildi diye herkes beğenmeyecek. Filmi seyredecek herkese iyi seyirler dilerim. Destek olmak isteyenlere ki pek sanmıyorum :) “Hala maddi desteğe ihtiyaç var” diyorum. Size de çok teşekkür ediyorum.
Seray Deren: Ben de bu içten sohbet için teşekkür ediyor, emeğinizin karşılığını bulmasını  diliyorum.
 
Seray DEREN