www.hayatveinsan.com - Hayat ve İnsan - Hayatı ve iNsanları Anlatan Ciddi Yazılar
Vizyona giren en yeni dizilerden biri ' Under The Dome '... Stephen King' in 25 yılda bitirebildiğini söylediği 1000 küsür sayfalık kitabından uyarlanarak çekilen, son dönemin ( en büyük değil ama... ) en gözde dizileri arasında yer almasına kesin gözüyle baktığım bir yapım...
Konusu ise hayli ilginç: Sıradan bir günde, yine sıradan bir kasabanın etrafı, bir güç kalkanı ile sarılır ve kasaba tüm dünyadan soyutlanır... Ne içeridekiler dışarıya çıkabilmekte, ne de dışarıdan herhangi bir yardım alabilmektedirler...
' Under The Dome ', 24 Haziran 2013 itibariyle ilk bölümü ABD' de yayınlandıktan sonra, aynı hafta yani 1 Temmuz 2013 tarihi itibariyle ülkemizdeki FX kanalından seyredilebilecek...
İşte, ben de sizleri çok merakta bırakmadan dizinin Türkiye' deki Gala gecesinin sabahında, ilk bölümü seyrederek bilgilendirmek ve diziyle ilgili pozitif ya da negatif görüşlerimi paylaşmak istedim...
Efendim, her şeyden önce, çoğunuzun beni dinlemeyeceğini bilsem de, diziyi izlemeden kitabını okumanız gerektiğini ve bu sayede maceranın büyüsünün bir gram dahi olsa kaybolmayacağını belirtmek istiyorum siz dostlarıma...
Çünkü bana göre hiç bir mükemmel dizi, zihin labirentlerinden alınan ilhamla yaratılmış, ki buradaki labirentin üstad Stephen King' e ait olduğunun altını bir kere daha çizmek istiyorum, bin bir oya işçiliği mükemmelliğindeki Tanrısal dokunuşu yansıtamayacaktır...
Bu sebeple ne kadar teknolojik ve oyunculuk marifetiyle donatılmış olsa da, benim için yaratıcı insan zihninin ve kalbinin samimiyetini bir insanoğluna aktarmakta bir dizi kitabın kendisi kadar asla başarılı olamayacaktır...
Böylesi keskin ve acımasız uyarılarımdan sonra, sevgili dizimize geçebilir ve onunla ilgili ilk izlenimlerimi sizlerle paylaşabilirim... Her şeyden önce ' Under The Dome ', eli yüzü düzgün ve teknik olanakları sonuna kadar kullananan temiz bir çalışma...
Bunun dışında dizimizden biraz ' Lost ' biraz da ' Jericho ' tadı aldım ilk bölüm itibariyle ve bu etki beni ister istemez endişelendirdi... Çünkü 6 yıl boyunca ' Lost ' u gizem okyanusu sarhoşluğu içinde seyrettikten sonra, heves kırıcı ve şoke edici final bölümüyle büyük bir hayal kırıklığı yaşamış ve vargücümle isyan etmiştim...
Dizilerdeki bildik kasaba havasının bendeki karşılığı da ' Jericho ' etkisi oldu ister istemez... Çünkü şehrin ve karakterlerin konumlandırılışı, konu, yer ve isimler farklı olsa da, kasabayı neredeyse ' Jericho ' ile aynı düzlemdeymiş gibi hissettim, ki o da bu mirası ' Lost ' tan almış ve elinde olmadan bozuk para misali harcamıştı...
O kadar uzun uzun ' Lost ' etkisinden bahsetmişken, dizideki kasaba şerifi Perkins' i  Jeff Fahey' in oynadığını , yani namı diğer ' Lost ' un Frank Lapidu' su olduğunu da belirtmek isterim, ama yine de sizi çok heveslendirmeyeyim, çünkü şu an itibariyle başka herhangi bir ' Lost ' oyuncusu dahil değil dizinin kadrosuna...
Bütün bunlara ek olarak, yaşı itibariyle ' The Twilight Zone ' serisini ( orjinali çok daha eskidir... ) yakalama şansı olmuş dizi severlerin de, serideki gizem tadını az çok ' Under The Dome ' da bulabileceklerini düşündüm dizinin ilk bölümünü seyrederken...
Yukarıdaki sözlerimin çoğu ' Under The Dome ' için biraz olumsuz ifadeler gibi gözüktü ya da onun hakkında tadımlık lezzetlerden dem vurdu hep... Sanki dizi hakkında ' biraz ondan biraz da bundan ' havası edinmek üzeresiniz ister istemez...
Ama her şey bir yana, en son söyleyeceğimi en başta söylediğim üzere, eğer beklentileriniz günlerinizi keyifli geçirtecek ve kısa kısa beyin fırtınları yaşatacak bir bilim kurgu dizisi bulmak düzeyindeyse, bence son dönemin en gözde dizilerinden biri olacağına inandığım ' Under The Dome ' sizi hiç hayal kırıklığına uğratmayacaktır...
Sevgi ve Saygılarımla...
Fırat ÖÇAL
www.hayatveinsan.com - Hayat ve İnsan - Hayatı ve iNsanları Anlatan Ciddi Yazılar